Tarihimiz de...
"Ölmez bu vatan farzımuhal ölse de hatta. Çekmez kürenin sırtı bu tabutu cesimi "
Cemal Kuntay
Tarih 1 Mart 1922, henüz Büyük Taarruz yapılmamış. Kurtuluş Savaşı'mız bütün şiddetiyle sürüyor...
Memleket ve millet ateş içinde.
İşgalci devletler, Türkiye'yi parçalayacakları hayalini görmeye devam etmekte.
Türk Orduları bütün yokluk ve sefalete karşı düşmana karşı direnmekte.
Büyük komutan Gazi Mustafa Kemâl, yıkılmakta olan bir devletin nasıl yeniden dirilip, "BÜYÜK" olabileceğini anlatıyor...
Umudunu yitirenlere ve devlet adamı olduğunu iddia edenlere örnek olması beklentisiyle...
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ I'INCİ DÖNEM 3'üncü Yasama Yılı Açış Konuşmaları
1 Mart 1922
Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. 1, C 18, Sa. 2
1.3.1922
BAŞKAN GAZİ MUSTAFA KEMÂL PAŞA HAZRETLERİNİN T.B.M.M'NİN I'İNCİ DÖNEM 3'ÜNCÜ YAŞAMA YILINI AÇIŞ NUTUKLARI*)
Efendiler,
bu gün ikinci yasama yılımızı tamamlayarak üçüncü yasama yılma giriyoruz. Bu erişmeden dolayı Büyük Tanrıya şükürler ederim. Bu geçen yıl içinde yüce meclisce, milletçe ve ordu tarafından gösterilen özverili çalışmayı da saygı ile anarım. Pek çeşitli olaylarla dolu olan bu mücadele yılları birbirini izledikçe, asker ve millet arasında bağımsızlık ruhunun ateşli taraftarları çoğalmaktadır.
Geçirdiğimiz ikinci yasama yılının göze batan niteliği, iş ve ordu saflarında çalışan halk ve askerlerin, dayanılmaz baskılar altında kalarak içine zorla itildiğimiz bu kanlı maceraya alışmaları ve buna neden olan elim zorunlulukları anlamış bulunmalarıdır. Sözlerimin başında ülkenin en kutsal unsurları olan halkımız ve askerlerimizle ilgili övgülerimi tekrarladıktan sonra, iç, dış ve genel siyasî durumumuz konusundaki görüşlerimi açıklamaya geçiyorum:
Efendiler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin iç yönetimde ve politikasındaki genel kural, Teşkilâtı Esasiye Kanunumuzun (1) birinci maddesiyle Misakı Millîmizin (2) birinci ve beşinci maddelerinde kesin ve açık olarak gösterilmiştir.
Buna göre yönetimimiz, kayıtsız şartsız egemenliğine sahip olan halkın geleceğini kendi eli ile ve fiilî olarak yönetme esasına dayanmaktadır. Yüce Meclislerine sunulmuş olan Umumî müfettişlik, 11 özel İdareleri ve yasak, bölgeler tasarıları bu ruhu kapsamaktadır, kanunlaşacaklarına inanıyorum. Bu kanunlarla birlikte görüşülmekte olan Bakanlar Kurulunun görev ve sorumluluğu ile ilgili tasan kanunlaştığı takdirde, genel yönetimimizde önemli açıklık ortaya çıkacaktır.
Efendiler;
Türkiye halkı, ırk, din ve kültür yönünden tek vücut, birbirlerine karşı karşılıklı saygı ve özveri dolu duygulan taşıyan ve yazgısı ile çıkarları aynı olan bir topluluktur. Bu toplulukta ırk haklarına,sosyal haklara ve çevre şartlarına uymak, iç politikamızın önemli noktalarındandır, iç yönetimimizde bu önemli noktanın, halk yönetiminin geniş anlamda uygun bulunan en yüksek düzeye çıkarılması, politikamızın gereklerindendir.
Ancak dış düşmanlara karşı sonsuza dek birlik ve dayanışma içinde bulunmak zorunluluğu vardır. Türkiye halkı içinde bulunup, azınlık durumunda olan Hıristiyan unsurların haklarının, dünyanın en medenî ülkeleri içinde yaşayan azınlıklara da verilmesi, itilâf devletleri ile düşmanları ve bazı ortakları arasında kararlaştırılan anlaşma hükümlerinde yer alması nedeni ile diğer yabancı ülkelere sığınan Müslüman halkın da aynı haklardan yararlanmasının sağlanmış olması en içten dileğimizdir. Azınlıklarla birilikte bütün halkın varlık ve mutluluğunun ve kanunların verdiği her türlü hak dokunulmazlığının sağlanması ve memlekette kanun hâkimiyetinin kurulması iç yönetim ve politikada değişmez genel kuralımız olmuştur.
Geçen yılki iç durumu özetle sunabilmek için bazı noktaları anlatmak istiyorum. Bu yıl ülkemizin bütün yörelerinde genel olarak bağımsız ve olaysız, sakin bir biçimde geçmiş olup güvenlik sürdürülmüştür. Bazı aldatmalar sonucu önceki yıl Koçgiri'de meydana gelen olay alınan önlemlerle bastırılmıştır. Aldatılanlar hakkında da, hükümetçe gereken işlemler adalete uygun biçimde yerine getirilmiştir. Yunanlıların kışkırtması ve düzenlemesi ile ihtilâle benzer girişimlerde bulunanların da amaçladıkları olaylar sonuçsuz bırakılmıştır, içişlerinde güvenlik yürütülmesinde en önemli ve maddî araç olan jandarma teşkilâtı, önemli birliklerin eklenmesi ile kuvvetlendirilmiş ve birçok jandarma okulu açılmıştır.
İçişleri ile ilgili görevleri arasında posta ve telgraf idaresinde oluşturulan bazı yenilikler de kıvanç vericidir. Efendiler, ulusumuzu güven içinde yaşatmak amacımız olduğu gibi, onun sağlığına özen göstermek ve olanaklarımızın elverdiği oranda sosyal acıları dindirmek de hükümetimizin görevlerindendir. Bu cümleden olmak üzere ülkemizin doktor ihtiyacı olanakların elverdiği oranda karşılanmaya çalışıldı. 1920 yılında iki yüz altmış doktor görevli idi. Bu sayı, bu geçen yıl zarfında üç yüz on ikiye yükseltildi. Elli doktor daha bulunup, doktorsuz ilçelere gönderilmeleri düşünülmektedir. Bu yıl bulaşıcı hastalıkların yayılması önlendi, başgösteren hastalıklar derhal sıhhî önlemler alınarak, bulundukları yerde yok edildi. Bulaşıcı hastalıklara karşı en kesin önlem olan aşılar, artık tümüyle ülkemizde yapılmaktadır, üç milyondan fazla kişiye yetecek çiçek aşısının Sivas'ta yapılmış bulunduğunu belirtmekle bu konuda gerekli bilgiyi vermiş oluyoruz, ülkenin sıtmalı bölgelerine yeterli miktarda kinin dağıtılmıştır. Frengi hastalığının yok edilmesi için de gerekli olan para sarf edilmiştir. Sosyal hastalıklar ile uğraşımızın daha etkili ve daha ayrıntılı bir şekilde yerine getirilmesinin gereğini de belirtmek isterim.
Efendiler,
Adlî politikamızdan sonra, millî yaşamımızın en çok ilgili bulunduğu ekonomik durumumuz hakkındaki düşüncelerimi de arz edeceğim. Bu konuya girmeden önce görüşümü açıklamak için yüce heyetinize ve bütün dünyaya bir soru sormama izin veriniz.
Türkiye'nin sahibi ve efendisi kimdir? (Köylüler sesleri) Bunun cevabını derhal birlikte verelim: Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üreticisi olan köylüdür. (Şiddetli ve sürekli alkışlar) O halde herkesten çok bolluk, mutluluk ve varlığa hak kazanan ve buna lâyık olan köylüdür. (Sürekli alkışlar) Bundan dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin ekonomik politikası bu önemli amacının sağlanmasına yöneliktir.
Efendiler,
Diyebilirim ki, bu günkü felâket ve yoksulluğun tek nedeni bu gerçeği ihmal etmiş olmamızdır.
Doğrusu yedi yüzyıldan beri dünyanın çeşitli yörelerine gönderilerek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi. yüzyıldan beri emeklerini ellerinden alıp gereksiz yere harcadığımız ve buna karşılık daima onurunu kırdığımız ve hor gördüğümüz ve bunca özveri ve iyiliklerine karşılık nankörlük, küstahlık ve.zorbalıkla uşak durumuna indirmek istediğimiz bu ülkenin gerçek sahibi huzurunda bu gün büyük utanç ve saygı ile gerçek durumumuzu alalım. (Şiddetli alkışlar)
"Ölmez bu vatan farzımuhal ölse de hatta. Çekmez kürenin sırtı bu tabutu cesimi "
Cemal Kuntay
Tarih 1 Mart 1922, henüz Büyük Taarruz yapılmamış. Kurtuluş Savaşı'mız bütün şiddetiyle sürüyor...
Memleket ve millet ateş içinde.
İşgalci devletler, Türkiye'yi parçalayacakları hayalini görmeye devam etmekte.
Türk Orduları bütün yokluk ve sefalete karşı düşmana karşı direnmekte.
Büyük komutan Gazi Mustafa Kemâl, yıkılmakta olan bir devletin nasıl yeniden dirilip, "BÜYÜK" olabileceğini anlatıyor...
Umudunu yitirenlere ve devlet adamı olduğunu iddia edenlere örnek olması beklentisiyle...
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ I'INCİ DÖNEM 3'üncü Yasama Yılı Açış Konuşmaları
1 Mart 1922
Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. 1, C 18, Sa. 2
1.3.1922
BAŞKAN GAZİ MUSTAFA KEMÂL PAŞA HAZRETLERİNİN T.B.M.M'NİN I'İNCİ DÖNEM 3'ÜNCÜ YAŞAMA YILINI AÇIŞ NUTUKLARI*)
Efendiler,
bu gün ikinci yasama yılımızı tamamlayarak üçüncü yasama yılma giriyoruz. Bu erişmeden dolayı Büyük Tanrıya şükürler ederim. Bu geçen yıl içinde yüce meclisce, milletçe ve ordu tarafından gösterilen özverili çalışmayı da saygı ile anarım. Pek çeşitli olaylarla dolu olan bu mücadele yılları birbirini izledikçe, asker ve millet arasında bağımsızlık ruhunun ateşli taraftarları çoğalmaktadır.
Geçirdiğimiz ikinci yasama yılının göze batan niteliği, iş ve ordu saflarında çalışan halk ve askerlerin, dayanılmaz baskılar altında kalarak içine zorla itildiğimiz bu kanlı maceraya alışmaları ve buna neden olan elim zorunlulukları anlamış bulunmalarıdır. Sözlerimin başında ülkenin en kutsal unsurları olan halkımız ve askerlerimizle ilgili övgülerimi tekrarladıktan sonra, iç, dış ve genel siyasî durumumuz konusundaki görüşlerimi açıklamaya geçiyorum:
Efendiler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin iç yönetimde ve politikasındaki genel kural, Teşkilâtı Esasiye Kanunumuzun (1) birinci maddesiyle Misakı Millîmizin (2) birinci ve beşinci maddelerinde kesin ve açık olarak gösterilmiştir.
Buna göre yönetimimiz, kayıtsız şartsız egemenliğine sahip olan halkın geleceğini kendi eli ile ve fiilî olarak yönetme esasına dayanmaktadır. Yüce Meclislerine sunulmuş olan Umumî müfettişlik, 11 özel İdareleri ve yasak, bölgeler tasarıları bu ruhu kapsamaktadır, kanunlaşacaklarına inanıyorum. Bu kanunlarla birlikte görüşülmekte olan Bakanlar Kurulunun görev ve sorumluluğu ile ilgili tasan kanunlaştığı takdirde, genel yönetimimizde önemli açıklık ortaya çıkacaktır.
Efendiler;
Türkiye halkı, ırk, din ve kültür yönünden tek vücut, birbirlerine karşı karşılıklı saygı ve özveri dolu duygulan taşıyan ve yazgısı ile çıkarları aynı olan bir topluluktur. Bu toplulukta ırk haklarına,sosyal haklara ve çevre şartlarına uymak, iç politikamızın önemli noktalarındandır, iç yönetimimizde bu önemli noktanın, halk yönetiminin geniş anlamda uygun bulunan en yüksek düzeye çıkarılması, politikamızın gereklerindendir.
Ancak dış düşmanlara karşı sonsuza dek birlik ve dayanışma içinde bulunmak zorunluluğu vardır. Türkiye halkı içinde bulunup, azınlık durumunda olan Hıristiyan unsurların haklarının, dünyanın en medenî ülkeleri içinde yaşayan azınlıklara da verilmesi, itilâf devletleri ile düşmanları ve bazı ortakları arasında kararlaştırılan anlaşma hükümlerinde yer alması nedeni ile diğer yabancı ülkelere sığınan Müslüman halkın da aynı haklardan yararlanmasının sağlanmış olması en içten dileğimizdir. Azınlıklarla birilikte bütün halkın varlık ve mutluluğunun ve kanunların verdiği her türlü hak dokunulmazlığının sağlanması ve memlekette kanun hâkimiyetinin kurulması iç yönetim ve politikada değişmez genel kuralımız olmuştur.
Geçen yılki iç durumu özetle sunabilmek için bazı noktaları anlatmak istiyorum. Bu yıl ülkemizin bütün yörelerinde genel olarak bağımsız ve olaysız, sakin bir biçimde geçmiş olup güvenlik sürdürülmüştür. Bazı aldatmalar sonucu önceki yıl Koçgiri'de meydana gelen olay alınan önlemlerle bastırılmıştır. Aldatılanlar hakkında da, hükümetçe gereken işlemler adalete uygun biçimde yerine getirilmiştir. Yunanlıların kışkırtması ve düzenlemesi ile ihtilâle benzer girişimlerde bulunanların da amaçladıkları olaylar sonuçsuz bırakılmıştır, içişlerinde güvenlik yürütülmesinde en önemli ve maddî araç olan jandarma teşkilâtı, önemli birliklerin eklenmesi ile kuvvetlendirilmiş ve birçok jandarma okulu açılmıştır.
İçişleri ile ilgili görevleri arasında posta ve telgraf idaresinde oluşturulan bazı yenilikler de kıvanç vericidir. Efendiler, ulusumuzu güven içinde yaşatmak amacımız olduğu gibi, onun sağlığına özen göstermek ve olanaklarımızın elverdiği oranda sosyal acıları dindirmek de hükümetimizin görevlerindendir. Bu cümleden olmak üzere ülkemizin doktor ihtiyacı olanakların elverdiği oranda karşılanmaya çalışıldı. 1920 yılında iki yüz altmış doktor görevli idi. Bu sayı, bu geçen yıl zarfında üç yüz on ikiye yükseltildi. Elli doktor daha bulunup, doktorsuz ilçelere gönderilmeleri düşünülmektedir. Bu yıl bulaşıcı hastalıkların yayılması önlendi, başgösteren hastalıklar derhal sıhhî önlemler alınarak, bulundukları yerde yok edildi. Bulaşıcı hastalıklara karşı en kesin önlem olan aşılar, artık tümüyle ülkemizde yapılmaktadır, üç milyondan fazla kişiye yetecek çiçek aşısının Sivas'ta yapılmış bulunduğunu belirtmekle bu konuda gerekli bilgiyi vermiş oluyoruz, ülkenin sıtmalı bölgelerine yeterli miktarda kinin dağıtılmıştır. Frengi hastalığının yok edilmesi için de gerekli olan para sarf edilmiştir. Sosyal hastalıklar ile uğraşımızın daha etkili ve daha ayrıntılı bir şekilde yerine getirilmesinin gereğini de belirtmek isterim.
Efendiler,
Adlî politikamızdan sonra, millî yaşamımızın en çok ilgili bulunduğu ekonomik durumumuz hakkındaki düşüncelerimi de arz edeceğim. Bu konuya girmeden önce görüşümü açıklamak için yüce heyetinize ve bütün dünyaya bir soru sormama izin veriniz.
Türkiye'nin sahibi ve efendisi kimdir? (Köylüler sesleri) Bunun cevabını derhal birlikte verelim: Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üreticisi olan köylüdür. (Şiddetli ve sürekli alkışlar) O halde herkesten çok bolluk, mutluluk ve varlığa hak kazanan ve buna lâyık olan köylüdür. (Sürekli alkışlar) Bundan dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin ekonomik politikası bu önemli amacının sağlanmasına yöneliktir.
Efendiler,
Diyebilirim ki, bu günkü felâket ve yoksulluğun tek nedeni bu gerçeği ihmal etmiş olmamızdır.
Doğrusu yedi yüzyıldan beri dünyanın çeşitli yörelerine gönderilerek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi. yüzyıldan beri emeklerini ellerinden alıp gereksiz yere harcadığımız ve buna karşılık daima onurunu kırdığımız ve hor gördüğümüz ve bunca özveri ve iyiliklerine karşılık nankörlük, küstahlık ve.zorbalıkla uşak durumuna indirmek istediğimiz bu ülkenin gerçek sahibi huzurunda bu gün büyük utanç ve saygı ile gerçek durumumuzu alalım. (Şiddetli alkışlar)